Kargalar Ve Denizciler

 Kargalar Ve Denizciler;

 
       İstanbul, Yenikapı demir sahası. Karaköy’ün güzel manzarası ve sakin bir gün batımı.
Bir yakıt barcı, gemilere yakıt vermekle meşgul bir gemicik. Belki bir sefer talimatı bekliyor belki de İstanbul Boğaz sırası. Bu gemicik kim bilir ne fırtınalar atlattı. Ne havalara ne denizlere girdi çıktı. Her köşe bir hatıra, her köşe bir anı canlandırıyor gözümde. Mürettebat yaşlı denizcilerden oluşuyor. Tabiri caizse “eski kulağı kesikler”. Uzaklardan bıkmış ve artık ailesine zaman ayırmak isteyen eski denizciler. Bakmayın eski dediğime her birinin tecrübesi kırk adama taş çıkartır.

  Tayfa yorgun. Herkes bir köşeye çekilmiş. Kimisi denizi seyre durmuş, kimisi kamarasında istirahatte. Köprüüstünde, bu eşsiz İstanbul manzarasından gözlerimi ayıramazken sesler duyuyorum. Kıç taraftan geliyor.
- Şakir gel, gel oğlum, gel…
Şaşırıyorum. Bizim gemide Şakir diye biri yok diye düşünürken merakla kaportayı açıp kıç tarafı gözlüyorum. Görüyorum ki gemicilerden bir tanesi puntellere konmuş bir kargayı yanına çağırıyor. Elinde de birkaç parça salam ve kaşar.
-Gel oğlum, gel, aferin sana…
Karga sıçraya sıçraya gemicinin yanına geliyor ve bütün salam ve kaşar parçalarını tıka basa ağzına sokmaya çalışıyordu. İlk defa bir karganın bir insana bu kadar yaklaştığını görüyor, olanı biteni hayretle seyrediyordum. Garip karga bütün salamı ve kaşarı ağzına sıkıştırmakla meşgulken bizim gemici Fethi Reis ise sigarasını yakmış, kargayı seyrediyordu. İlk defa karşılaşmadıkları barizdi, birbirlerini tanıyor olmaydılar.
Kafamda bir sürü soru belirdi. Çok geçmedi, kıç tarafa doğru yöneldim. Merdivenleri ağır ağır inerken karga bütün yiyecekleri gagasının arasına sıkıştırmış, kanatlarını çırparak biraz daha uzak, kendini daha güvende hissedebileceği bir yere konuyordu ve oracıkta afiyetle akşam yemeğini yemeye başladı. Bende Fethi Reisin yanına varmıştım.
-Reis hayrola?
-Şükür efendi kaptan, siz?
-Şükür, reis, şükür. Hayrola karga mı beslemeye başladın ?
Reis sigarasının dumanını verirken sessiz ve iyimser bir kahkaha attı.
-Öyle efendi kaptan, biz onu besleyeceğiz o da bizi koruyacak.
-Nasıl yani ? Karga bizi neyden koruyacak reis ?
-Martılardan efendi kaptan, martılardan.
-Ne varmış martılarda reis?
Reis ince bir kahkaha daha attı…
-Bütün güverteye dışkılarını yapıyorlar. Sürekli güverteyi yıkamak zorunda kalıyoruz. Bizde kendimize Şakir’i edindik. O martıları kovuyor, güverteyi ve gemiyi temiz tutmamızı sağlıyor.
Şaşkınlıkla Fethi Reisi dinliyordum. İlk defa böyle bir şey duymuştum. Yaklaşık 1 haftadır o gemide çalışıyordum ve gerçekten de martılar dadanmıyordu. Daha önce hiç sorgulamamıştım ancak duyunca bende onayladım. Demek bu yüzden güverte temiz kalıyormuş. Bir denizcinin ve bir kuşun ortaklaşa çalışmasına, iş birliğine şahit oluyordum.
- Bu kuş bizim gemiyi nasıl tanıyor reis? En az 100 tane gemi var burada. Bizimle beraber seyirde yapıyor mu?
- Tanımaz olur mu efendi kaptan. Yenikapı’ya demirlediğimiz gibi bizim gemiye gelir haracını alır, görevini yapar. Seyirde bizimle gelmez.

 Meğerse buradaki kargalar denizcilerle ortaklaşa çalışıyorlarmış. O kadar tabiattan uzak kalmıştım ki bu bana çok garip geliyordu. O esnada aklımdan, ne kadar kutsal bir mesleğim olduğu hakkında türlü türlü düşünceler geçiyordu. Bu kadar doğayla iç içe nasıl olabilirdi? Rüzgârdan, sudan aydan, güneşten, kuşlardan, balıklardan, her şeyden etkileniyor ve her şeyi etkiliyorduk. Önemli olan da buna uyum sağlamaktı, bundan kopmamaktı.

Şakir yemeğini bitirmiş çoktan işe koyulmuştu. Bende reisle beraber muhabbete dalmış gün batımının keyfini çıkarıyordum. Gün neredeyse bitmek üzereydi ama daha öğrenecek çok şey, gidilecek çok yol vardı…



3. Kaptan Bora Baştan
Circeo Sea / Italy
06.05.2025

Yorumlar

  1. Sıcak, sımsıcak bir hikaye olmuş. Efendi Kaptanın Seyir Defteri'nde daha fazla olaya şahit olmak isterim. 😎

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Brain Rot

Haklının Acelesi Yok